Merhabalar,
bildiğiniz gibi ilkel insan hayatına bir mağarada başladı, her zaman içinde korunma iç güdüsü vardı. Korunaklı bulduğu sığındığı mağara girişi , onun dış dünya ile etkileşim içinde olduğu " kadrajıydı. "
Modern insan olarak bizleri düşündüğümüzde, bu giriş ( kapı ) artık kapalı olsa da başka " kadrajlarımız var, pencereler. "
Konformist düşüncelerimiz hariç, ilkel insana benziyoruz. … kadrajlarımızın arttığını görmeden yaşamaya devam ediyoruz. Örnekleri şehirleşme konusu üzerinden geliştirmek de pekala mümkün. Şöyleki; M.Ö. insanoğlu kale kentlerde dağ eteklerinde yaşıyordu, ardından kale kentler ihtiyaçlara cevap veremediğinden genişlemek zorunda kaldı ve kentleşme hareketi hız kazandı. ( bugün ki anlamda bir kentleşme olmasa da ) Kale kentlerde yaşarken bir sur tarafından korunuyordu, bugün modern insanda sitelerin etrafına yapılan duvarların ardında yaşıyor. Ortaçağ kentlerinde pencereler yerden çok yukarıda demirlerle korunuyordu. Bugün modern insanın pencereleri yerden biraz yukarıda ama yine demir parmaklıkların ardına gizlenmiş durumda.
Görünen o ki, ilkel insan ile modern insan arasında çok bir fark yok. Geliştiğimiz aşikar olmakla birlikte, kısır bir döngü içerisinde olduğumuz yadsınamaz bir gerçek. Sadece korunaklı evimiz, dış dünya’ya birden çok noktada açılıyor o kadar.
Saygılar Mumia ailesi.