Toplu Konut İdaresi Başkanlığı kısaca TOKİ.
Cumhuriyet tarihinde yapılaşma sorunlarının ortaya çıkmasının kilometre taşlarını maalesef ki depremler oluşturmaktadır. Hemen ilk yıl içerisinde Erzurum ( 1924 ) depreminin yaşanması ile baş gösteren konut sorununa çözüm olmak adına, devlet yapılaşma ve imar faaliyetlerini hem denetim altına almak hem de desteklemek amacıyla kolları sıvamış ve bugün ki TOKİ’nin temellerini atmıştır.
1930 yılına gelindiğinde Belediyeler Kanunu ile birlikte devlet, yeniden hem sağlıklı konutlar ile vatandaşları desteklemek hem de kamu konutları inşa etmek adına Ankara Belediyesi bünyesinde Bahçelievler Konut Yapı Kooperatif’ini kurmuştur.
1939 yılında meydana gelen Erzincan depremi ile konut sorunu yeniden gündeme gelmiş, 1940 yılında Ankara Saraçoğlu mahallesinin oluşturulması amacıyla Emlak ve Eytam Bankası ( 1 ) sorumluluğunda bugün hayatına devam eden Emlak Bank kurulmuş ve 450 konut inşa edilmiştir.
- Emlak ve Eytam Bankası, Türkiye’de halkın inşaat teşebbüslerini desteklemek, gerekli kredileri sağlamak ve yetim haklarını korumak amacıyla Atatürk’ün talimatları doğrultusunda 3 Haziran 1926 tarihinde kurulan bankadır.
1999 yılında Marmara deprem’i sonrasında ise süreç başka bir noktaya evrilmiş Acil Eylem Planı adı altında başka bir noktaya gelmiştir. TOKİ’nin kanunlarla belirlenmiş görev ve yetkileri şu şekildedir; (2)
- Yurt içi ve yurt dışında doğrudan veya iştirakleri aracılığıyla proje geliştirmek; konut, altyapı ve sosyal donatı uygulamaları yapmak veya yaptırmak.
- Konut sektörüyle ilgili şirketler kurmak veya kurulmuş şirketlere iştirak etmek.
- Konut inşaatı ile ilgili sanayi veya bu alanda çalışanları desteklemek.
- Doğal afet meydana gelen bölgelerde gerek görüldüğü takdirde konut ve sosyal donatıları, altyapıları ile birlikte inşa etmek, teşvik etmek ve desteklemek.
- Bakanlıkların talebi ve bağlı bulunduğu Bakanın onayı halinde talep konusu proje ve uygulamaları yapmak veya yaptırmak.
- İdareye kaynak sağlanmasını teminen kar amaçlı projelerle uygulamalar yapmak veya yaptırmak.
- Devlet garantili veya garantisiz iç ve dış tahviller ile her türlü menkul kıymetler çıkarmak.
- Ferdi ve toplu konut kredisi vermek, köy mimarisinin geliştirilmesine, gecekondu alanlarının dönüşümüne, tarihi doku ve yöresel mimarinin korunup yenilenmesine yönelik projeleri kredilendirmek ve gerektiğinde tüm bu kredilerde faiz sübvansiyonu yapmak.
- Yurt dışından, görev alanıyla ilgili harcamalarda kullanılmak üzere Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine kredi almaya karar vermek.
- Konutların finansmanı için bankaların iştirakini sağlayacak tedbirleri almak, bu amaçla gerektiğinde bankalara kredi vermek, bu hükmün uygulanmasına ilişkin usulleri tespit etmek.
- Gerektiğinde her çeşit araştırma, proje ve taahhüt işlemlerinin sözleşmeyle yaptırılmasını temin etmek.
- Kanunlarla ve diğer mevzuatla verilen görevleri yapmak.
(2) https://www.toki.gov.tr/kurulus-ve-tarihce
TOKİ düşük gelir grupları için bugüne kadar 42.847 konut inşa etmiş olmasına karşın 171.976 adet düşük gelir grupları için olmayan konut inşa etmiş durumdadır. Kentsel dönüşüm için ise toplamda 105.999 konut yapılmış veya yapımına devam edilmektedir. (3)
(3) http://www.toki.gov.tr/proje-tipine-gore-uygulamalar
TUİK 2015 verilerine göre Türkiye nüfusu 78,741,053 kişi ve daimi yoksulluk oranı %14,6. 2016 yılı verilerine göre " nüfusun yüzde 42,2’si konutunda “izolasyondan dolayı ısınma” sorunu yaşarken, yüzde 38,1’i “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi” ve yüzde 24,5’i “trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlar” ile karşı karşıya kaldı.. " (4)
(4) https://www.takvim.com.tr/ekonomi/2017/09/18/turkiyede-gelir-dagilimi
Kent ve ilçe merkezlerinde nüfus artışı gözlemlenirken köy hayatına devam edenlerin oranları sürekli olarak gerilemekte ve bu sayı %7-8 düzeylerine kadar düşmektedir. Rakamlar ışığında görülmektedir ki sosyal devlet anlayışından yoksun bir şekilde yalnızca bina dikmekten ibaret bir TOKİ bugün karşımızda durmakta. Peki bu yanlış politikalar nelere yol açmakta.
- Öncelikli olarak TOKİ tarafından yapımı desteklenen binaların hepsi birbirine benzemekte ( burada bahsedilmekte olan dış görünüşten farklı olarak kullanılan malzemelerin niteliğidir. Örnek verecek olursak akdeniz iklimine sahip bir bölgede kullanılan cam kalınlığı ile karasal iklimde yer alan bir bölgede kullanılan cam kalınlığı aynı değildir. ) ve ÇED raporlarını önemsemeden " Acil Eylem Planı " niteliğinde hemen hayata geçmekte. Mimarlık tüm çevresel şartlar ile birlikte bir planlama gerektirmektedir. Bu etki değerlendirmeleri yapılmadan konutlar proje alanına amiyane tabirle sağa sola serpiştirme şeklinde peyzaj kurgusu ile dizilmektedirler. Çevresel tasarım ilkelerinden yoksun olarak inşa edilmiş olan bu binalarda, oturum başladığından itibaren ısınma, nem, güneşlenme ve hava koridorlarından kaynaklı koku vb. sorunlar ortaya çıkmaktadır.
- Birçok TOKİ projesinin kent merkezlerinden uzakta şehirlerin genişlemekte olduğu yerlere yapılmasından kaynaklı bir taşıma sorunu ortaya çıkmakta. Ortaya çıkan bu sorun gelir düzeyi doğrultusunda başka şekillerde çözülmekte. Mevcut okumaları düşük gelir gruplarının yaşam alanları üzerinden yaptığımızda, önceden kent merkezlerine dolayısıyla iş yerlerine yakın bir yerde hayatlarını devam ettiren insanlar artık bir taşıma yükü ile de baş etmek zorunda kalmaktadır. Aynı zamanda sosyal donatı olarak tasarlanmış olan market, cami, okul, park ve bahçeler tüm kesimleri bir araya getirecek olgular gibi görünse bile uzun vadede düşük gelir grupları için oldukları yerlere mecbur kalma sonuçlarını doğurmaktadır.
Örnek verecek olursak; gelir durumunuz düşük ve kent merkezinden uzakta bir ailesiniz, hane halkı sayınız dört kişiden oluşmakta. Çalışmak için toplu taşıma kullanmak zorundasınız çünkü işverenlerin en yoğun şekilde yer aldıkları yer kent merkezleri. Çocuklar okula gitmek, oyun oynamak gibi aktiviteler içerisinde günlerini geçirmekte, elbette ki bulunduğunuz çevreden çıkmadan en yakınınızdaki olanaklardan faydalanmak zorunda. Neden ? çünkü başka bir yere gitmek hem zaman hem de maddi açıdan başka bir yük olarak görünmekte. Aynı zamanda şunun da altını çizmekte yarar var düşük gelir gruplarına tahsis edilen konutların kiralanması ve satışının yapılması kesinlikle yasak. Hane halkı sayınızın artması sizin için başka bir tehtit unsuru. Anlayacağınız üzere bu yeni çevrenize bağımlı olmaktan başka çareniz yok. Peki bu hangi sonucu önümüze getiriyor ? Bir şekliyle kent merkezinde kıt kanaat geçinmekte olan ancak kentli olma olgusunu yaşayan kent’in içerisinde gezinen insanlar olmaktan uzaklaşarak dahil olma olgusunun değişmesine ve hatta yok olmasına, zorunlu bir çevreye mecbur bırakılmaya vb. sebeplere yol açmakta. Bitti sanıyor iseniz yanılıyorsunuz olup bitenler yada olacaklar bunlarla sınırlı değil elbette. İşlerin birde bina sakinliği durumları mevcut.
Düşük gelir grupları ile diğer gelir grupları arasında bloklar halinde de bir ayrım mevcut. Örneğin 12 bloktan oluşan bir TOKİ kompleksinde iki yada 3 blok düşük gelir grupları için ayrılmış durumda. Başka bir değişle bir blok içerisinde diğer gelir grupları ile karma bir şekilde kalma olasılığınız yok. Sizler için belirlenmiş olan bloklarda kalmalısınız ve sınıfsal ayrımın dayanılmaz hafifliğini yaşamaya devam etmelisiniz. Ebeveynleri bir kenara bırakın çünkü onlar zaten bu şekilde bir yaşamı kabullenmenin ötesinde geçinme vb. sorunlar ile fazlasıyla meşgul ve çevrelerini önemseyen bir durumda değiller. Peki ya çocuklar ? Hayata zaten bir şekliyle yenik başlamanın yanında artık sizlere sunulmuş devlet olanakları içerisinde birde yaftalanma ile karşı karşıyasınız… Kısaca devlet sizi kendi eliyle gruplara ayırmış durumda.
- Kentsel dönüşüm alanları ise başlı başına bir okuma konusu olmakla birlikte sanırım birlikte ele almak bütünlük açısından sizlerin daha iyi sonuçlar çıkarmasına yarayacaktır. Çok uzaklara gitmeye gerek yok örnek hepimizin gündeminde halen, " sulukule " Sulukule’de yerinden edilen halk için gösterilen yeni yerleşim alanı ( ev sahibi olacaksınız adı altında… elbette kira öder gibi ) Taşoluk. Sulukule-Taşoluk arası araç ile 38 dk, toplu taşıma ile en kısa 1 saat 35 dk sürmekte. Yukarıda bahsettiğim olmakta veya oluyor anlatımının güzel bir örneği aslında. Elbette ki güzel tarafı sadece yazdıklarımı desteklemesi açısından. Düşük gelir grubunun hali hazırda yaşamadıklarını sulukule halkı aniden kesin bir biçimde yaşadı. Tabi ki devlet onların elinden tapulu mallarını almadı, elbette ki devlet onlara istese yapmaması gereken bir şekilde yer ve barınma fırsatı verdi bu yadsınamaz ancak nerede ? 29.8 km ötede bir yerde… Yapılanlar bu insanları dışlamaktan başka ne olarak görülebilir ki ? Kentsel dönüşüm elbette ki bir bahane istenilen şey çarpık kentleşmenin son bulması değil düşük gelir grubundan bir araya gelmiş insanların şehrin içine eklenmesinden rahatsız olmalarından ileri gelmekte. Aşağıda ki video benim dışarıdan bakarak yazacaklarımın yaşanmış alıntıları olması sebebiyle önemli.
Bu bağlamda konunun eş değerlerini bulmaya geldi sıra. Getto için çok fazla eskiye gitmemiz gerekse bile banliyö için çok geriye gitmeye gerek yok.
Getto tanım olarak azınlıkların birlikte yaşadığı yer anlamına gelmektedir. Ortaçağ’da kente gelen yabancılar için ayrılmış özel kısımlar bulunmaktaydı ve bu kısımlar genellikle kent sınırlarında yani merkezden uzak olarak seçilmekteydi. Yahudiler için uygulanan yöntemler; kente belli sayıda insan alma, alınan insanların belli saatte kendi yaşadıkları yerlere geri dönmesine hatta başka insanlar ile temas etmemesi seklinde olabilmekteydi. TOKİ ile oluşmaya başlayan yeni düzen Getto mantığında ki gibi dışarıdan gelenler için uygulanmasa da kent’li kent’e eklemlenmek isteyenler için titizlikle uygulanmakta. Kaldı ki TOKİ çekilişine katılabilmek için en az bir yıl o kentte yaşamış olmanız gerekmektedir. Getto şehirlerinde azınlıkların dışlanması, yabancılaştırılması, zorunlu işlerin ( ki genellikle pis işlerin ) azınlıklara yaptırılması ancak onlarla birlikte aynı havayı dahi solumak istememe çabasının yansıma Sulukule örneğinden farksız. Kilometrelerce ötede bir yaşam alanına mahkum edilmenin dayanılmaz hafifliğini insanların ayağına getirmek, taktire şayan bir duruş biçimi olsa gerek.
Banliyö sözcüğü Fransızca kökenli “banlieue”den türemiştir ve anlamı “şehir merkezinden uzak ve yine de bir otoriteye bağlı” anlamına gelir. Genel olarak kent çeperlerinde kendine yer edinmiş olan bu yapılaşmalar size bir yerden tanıdık geldi mi ? Gelmediyse hemen yardımcı olayım Taşoluk… Hani Sulukule Kentsel Dönüşüm projesiyle yapılmak istenilen.
Avrupa’da banliyö kentler Harlem gibi yapılaşmalardan bugün yüksek gelir grubundan insanların yaşadığı daha modern, az nüfuslu, sessiz sakin yerler şekline evrilmiştir. Ancak ülkemizde kent çeperleri artık TOKİ’nin yeni oyun sahası konumunda. İster gecekondu mahallerinin kentsel dönüşümü olsun ister yeni yapılaşma alanlarının açılması olsun ÇED yoksunu oldu bitti şeklinde hayatımızda yer almakta.
Kentler genişliyor, hızlı nüfus artışı ve kentlerde ki iş gücü potansiyeli tüm gelir gruplarını bir araya toplamaya devam ediyor. Nasıl ki bir zamanlar gecekondu mahalleleri birer getto banliyö şeklindeyken bugün kent çeperlerinin içerisinde kaldıysa yarın bu yeni yapılaşmalarda kent çeperlerinin içerisinde kalacak.
Sosyal olmayan rant ve talana dayalı oluşan tüm tutumlar kentlere ve özellikle içlerinde yaşayan insanlara zarar vermekte. Kentli olma algısını sadece kent içerisinde yaşamak zanneden bir toplum yaratmakta. İstanbul gibi bir metropol da daha karşıya geçmedim diyen insanların varlığı yadsınamaz kadar fazla iken sosyal olmayan genişlemeler kentlere yeni göç dalgaları yaratmaktan öteye gidemez. Bu işin ötesi yalnızca daha fazla TOKİ… ve bence bir sloganları olmalı artık.
" Sizler için devlet destekli çok katlı gecekondular üretiyoruz. "
dışlanmışlığınıza çare mi ? değil
kentli olamadınız mı ? umurumuzda değil
ÇED raporları mı ? o da ne
istediğimiz bu bölgeden ayrılma çünkü seni kimse ortalarda görmek istemiyor… Ha tabi inşaat işcisi, temizlik görevlisi, servis görevlisi, müstahdem vb düşük gelir gruplarının yapacakları işleri yap ve sonra kendi küçük dünyana geri dön istiyoruz.
çünkü biz sadece üretiyoruz gerisiyle ilgilenmiyoruz…
Saygılar. ( elbette her zaman ki gibi katıldığınız veya katılmadığını ve/veya derinleştirmek istediğiniz kısımlarla ilgili konuşmak amacıyla paylaşılmıştır. katkılarınız beklediğimi bildirmek isterim )