Yeşil bina derecelendirme sistemleri sisteme nüfus etmiş değerli unsurlar. Bizim gibi dış ülkelere bu sistemleri entegre etmek istediklerinde elbette ki ortaya sorunlar çıkıyor. Çünkü Türkiye Yeşil bina sistemlerine karşı neredeyse halen TS825 ile karşılık vermeye çalışmakta.
Yıllar önce yöneticilerin kendi yeşil bina derecelendirme sistemimizi devreye sokacağız demelerinin ardından yıllar geçti. Adımlar bebek adımı şeklinde ilerlemekte bunun nedeni elbette rant a açık olmaması. Zira yeşil bina derecelendirme sistemleri ülkemizde yanlızca büyük ekonomik yatırımlarla ortaya konulan veya konulmaya çalışılan şirketlerin tek elinde. Bu büyük yatırımcılar zaten son kalite üretim ( tüketim ) ürünleri kullanmakta ve dolaylı yollarla zaten neredeyse %45 oranında yeşil binalar için kullanılan ürünlerle donatılmış durumda. Mali açıdan büyük yatırımcı %15-20’lik bir maliyet artışı ile bu derecelendirme sistemlerinden ödül alabilmekte. Elbette bu ek %15-20 yatırım maliyetinin büyük yatırımcıya fazladan getirisi %40-50 civarında. Lansman pazarlamalarında adına yeşil bina dediğiniz anda fiyatlar katlanmakta ve kâr kendiliğinden gelmekte. Peki bu üretilip hızla tüketilen binalar ne kadar yeşil ve ne kadar akıllı ? Ve kim denetliyor.!!!
Süreç içerisinde denetleme mekanizmaları bilgisayar simülasyonlarından gerçek verilerin incelenmesine dönüşmüş durumda. Bu gelişme elbette ki devrim niteliğinde bundan önce yanlızca bilgisayar ortamında değerlendirilip ödüle layık görülüyordu. Şimdi elektrik, su, ısınma vb. giderler 5 yıl süreyle inceleniyor ve simülasyonda çıkan sonuç ile karşılaştırılıp gerekirse ödül geri alınıyor. Ancak bu 5 yıllık süreç içerisinde evler kiralanıyor ve satılıyor.!! Ödül geri alınırsa satış rakamını %45-50 katlayan bu sistemin daire sahiplerine getirisi oluyor mu.!! Zira evinizi aldınız yeşil ve akıllı ama 5 yıl sonra aslında olmadığı ortaya çıktı ne olacak ? Bu halen bir muamma.!!
Türkiye’de konut stoğu yüksek bir ivme kazanmış durumda. 2016-2017 yılları arasında konut stoğu 119.000 arttı. Bunların %40’lık kısmı yeşil adı altında az da olsa katkı sağlarken geriye kalan %60 ??
Ülkenin asıl gerçeği bu %60’lık kısmı oluşturan yatırımcıdan başkası değil. Çünkü, bu yatırımcı devlet desteği ve teşviğinden mahrum kendi imkanlarıyla bina yapıp satan kişi. Peki devlet politikaları bu düşük yatırımcıya az da olsa yeşil bina mantığıyla iş yapması için neler yapıyor ? Yada yapıyor mu.!! Teşvik ??
Sistem elbette ki ülkemizde teşvikle değil dayatmaya dayalı bir anlayışla sürmekte. Bu süreç Türk mantığıyla düşünmek kavramıyla ilintili olarak doğru kabul edilebilir zira, bizlere yap dediğinizde artı olarak ısrar etmezseniz nasılsa kabul edilir mantığıyla yanlış yapmaya devam edebiliyoruz. Peki elinde yanlızca sermayesi olan ve yılda 2-3 bina yapan adına müteaahit dediğimiz dar bir vizyon ile konut sektörüne bakan adama ne olacak.!!! Ne olmalı.!!!
Asıl bu kişilerin teşvik edilmesi gerekirken devlet yüksek gelir grubuna neden odaklandı? Elbette ki rant.!! Bugün büyük sermayedarların hizmetine verilen birçok devlet arazisi var yanına devlet i yani TOKİ’yi veya Emlak Konut’u alınca her yer hizmetlerine açık seçik serilmekte. Durum bu iken düşük ve orta gelir grupları için mantolama yapın sloganları atılmakta. Ne yazık ki Düşük ve orta sınıf için yeşil ve akıllı bina mantolaması olan bina demek.!! Elbette bununda enerji geçirgenliği ( mantolama için ) sınıfları mevcut ve alım gücü zaten azalmış olan gruplar seçimlerini ceplerindeki miktara göre yapmakta. Bunu yaparken bir devlet desteği yok devletin yap dediği sadece şu süreç içerisinde yapacaksın o kadar.!!
Saygılar ( bu metin sadece bir giriş )